İslam zaten güncel değil miydi?


CNN ARDAHAN İNTERNATİONAL OLARAK ARA SIRA YAZARLARIN YAZILARINIDA PAYLAŞIYORUZ BU SEFER EVRENSEL GAZETESİNDEN MUSTAFA YALÇIN'ın İslam zaten güncel değil miydi? BAŞLIKLI YAZISINI SİZLERLE PAYLAŞIYORUZ




İslam zaten güncel değil miydi?

 AKP Lideri C.Bşk. Erdoğan her gün konuşmasıyla bilinir. Hem de günde birkaç defa konuşur.
C.Bşk’nın kongrelerle halka açık toplantılardaki nutukları, açıklama ya da demeçleriyle içli dışlıyız her gün. TV haberlerini dinleyenlerse saat başı C.Bşk. ile birlikteler.
Bu kadar sık ve birbirinden çok farklı konularda konuşulunca, ne kadar bilgili olunursa olunsun, boş bulunulan durumların olması kaçınılmazlaşıyor. Hata payı ister istemez çoğalıyor.
Örneğin Ortadoğu ve Suriye’ye ilişkin bazen sanki günübirlik politika değişiklikleri ya da kaymalarıyla diyelim, karşılaşıyor gibiyiz. Almanya ile Türkiye’nin arası örneğin, bir bakıyorsunuz iyi bir bakıyorsunuz kötü. Ya da Amerika’yla. Tillerson geliyor, anlaşılıyor sanıyorsunuz, ertesi gün müthiş bir sertlik, sanki savaş çıktı çıkacak görüntüsü beliriyor.
Bu örneklerle, tabii ki Erdoğan-AKP yönetiminin hiçbir stratejisi ve plan-programı olmadığını söylemek istemiyoruz. Olmaz olur mu?
Darbe teşebbüsü karşısında son derece planlı davranıldı örneğin. Değme stratejilere parmak ısırtıldı. O ne darbeyi fırsata çevirmeydi öyle! Ters paçaya gelen memleketin arkasından dolanılıp yalnızca iki puan alınmakla kalınmadı, ötesine gidilerek, tuşlama olanağı zorlanıyor. Şapkadan neredeyse “tek adam-tek parti rejimi” çıktı çıkacak. Ciddi mesafe alındı.
Son rötuşlarla uğraşılıyor.
7 Haziran’dan 1 Kasım’a taşları döşenen sürecin deneyiyle Afrin üzerinden milliyetçiliğin yükseltilmesi ve oya tahvil edilmesi yönelimi, öyle plansız programsız bir uğraş değil. “Erken seçim yok” açıklamalarından geçilmiyor, ama bir türlü yatışma sağlanamıyor. Sadece Abdülkadir Selvi’nin AKP kulislerinden sürekli verdiği seçim haberlerine bile bakılırsa plan yürüyor ya da tezgah dönüyor!
Bir diğer planlı uğraş “seçim ittifakı” adıyla seçim yasasının baştan aşağı değiştirilmesi girişimi. 16 Nisan 2017 Referandumu’nun asıl galibi olan 2.5 milyonluk geçersiz mühürsüz oylar yasayla geçerli kılınıp seçimin ilkesiyle oynanarak, “gizli oy açık sayım”dan “açık oy gizli sayım”a değiştiriliyor.

“İttifak”a katılması için Saadet Partisi zorlanıyor, olmuyor, Saadet sıkı duruyor. İlginçtir, üç şart koşuyor, birinde “Hukuk varsa varız” diyor. Birkaç kez randevulaşıp ikna edilemeyince “yandaş” eleştiriler yoğunlaşıyor.
En son, rivayet o ki, Saadet’i, yakınlaştığı “demokratlar”la ilişkilerinde sıkıntıya düşürüp aralarına kara kedi sokmak üzere, bu partinin radikal savunucusu olduğu bilinen din tartışması açılıyor. Provokasyon teorisyeni az değil, açıktan yazılıyor ki, Saadet dinciliğe savrulunca, “demokratlar” resti çekecekler.
Bizce sn. C.Bşk’nın boş bulunup aslında açmayı düşünmeden açtığı “İslam’ın güncellenmesi” tartışması, “Bir bildiği vardır elbet” denip kerametlere vehmedilip, Saadet’in ittifaka yanaşmamasıyla ilişkilendiriliyor... Oysa, belki danışmanlarının katkısıyla, Saadet’ten de çok öncelikle kendisini düşüreceği sıkıntıyı görüp bizzat Erdoğan düzeltmeye çalıştı: “İslam’ın son din olduğu asla değişmeyecek bir hakikattir. Dinde reform haddimize mi?”

Yani: Ne güncellemesi birader! Güncelleme müncelleme yok!
Bunun bir manevra, yani geri çekilme olduğu kesin. Bırakın Saadet’i sıkıştırmayı, boş bulunulup sarf edilen sözlerin Erdoğan’ı sıkıştırdığı tartışma götürmez. Tam da ilk konuşmasında Erdoğan’ın “Şimdi birçok hoca efendi beni tefe koyup çalacak” dediği gibi olmuş, C. Bşk. hemen sonuna eklediği “Rabbim bizi tefe komasın” mevziinde duramayıp ricat etmiştir. Kolay değildir. Daha üç gün önce Erdoğan’a konuk olan Nur Cemaatinin önde gelen ismi Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Akgündüz örneğin açık tutum almış, “Muhterem Cumhurbaşkanım! Haddinizi aşarak şer’î meselelerde fikir beyan etmeyiniz!” deyivermiştir.
Gelinen ya da zaten durulan nokta; “adam sende...” denip, Erdoğan’ın “güncelleme”yi savunurken hedef aldığı “‘Kadınlar dayak yiyorlarsa şükretsinler’ türü laflar eden ilahiyatçılar da böyle konuşuversin” noktasıdır!

Dünya Ekonomik Forumunun 2017 raporuna göre, Türkiye, cinsiyet eşitsizliği alanında 140 ülke arasında 131’inci sıradaymış, kimin umuruna!